Nesebi Belli Olmayan Ne Demek? Etiketin Ağırlığı, Hakikatin Çokluğu
Bu konuya tutkuyla yaklaşıyorum; çünkü “nesebi belli olmayan” gibi ifadeler, sadece bir kişiyi değil, bir hikâyeyi, bir toplumu ve çoğu zaman da bizim dilimizde saklı kalmış bir yanlışı işaret ediyor. Hadi gelin, etiketten içeri yürüyelim: Bu söz nereden geliyor, bugün kimleri nasıl etkiliyor ve yarın bizden ne istiyor?
Sahi, bir insanın değeri soy kütüğünde değil, gördüğü adalette yazmaz mı?
Köken: “Nesep”ten “Nesebi Belli Olmayan”a
“Nesep” Arapça kökenli; soy, hısımlık ve kan bağı ilişkisini anlatır. Osmanlı’dan bugüne uzanan metinlerde “nesep”, aile bağlarının tanımlanmasında, miras ve velayet gibi hukuk alanlarında referans olmuştur. “Nesebi belli olmayan” ifadesi ise kelime anlamıyla ebeveynliği (çoğunlukla baba kimliği) resmî kayıtlarda tespit edilmemiş veya hukuken tanınmamış kişi demektir. Tarihsel bağlamda bu ifade, evlilik dışı doğum, terk edilme, savaş-zorunlu göç, kayıt sistemlerinin eksikliği gibi nedenlerle karşımıza çıkmıştır.
Burada kritik nüans şu: Kelime, olgusal bir “kayıt/tespit” meselesinden türemiş görünse de, pratikte çoğu zaman damgalama aracına dönüşmüş; kişinin karakterine, ahlakına, hatta geleceğine ilişkin haksız önyargıları beslemiştir.
Günümüzde Yansımalar: Dil, Damga, Hak ve Erişim
Bugün modern hukuk düzenlerinin çoğunda çocuk, hangi koşulda dünyaya gelirse gelsin hak sahibi bireydir. Soybağı tespiti için tıptan (DNA analizi) aile hukukuna uzanan araçlar mevcuttur. Fakat gerçek hayatta mesele sadece mahkeme kararı veya test değil; dilin kurduğu dünya da var. “Nesebi belli olmayan” dendiğinde, konuşan çoğu kez farkında olmadan kişiye değil, kişiliğe saldırı üretir. Bir insanın yaşam öyküsünü, hiç kendi tercih etmediği koşullarla damgalamak, toplumsal dışlanmayı büyütür.
Bu yüzden dilimizi güncellemek gerekir. Daha nötr ifadeler—“ebeveynliği resmî kayıtlara geçmemiş”, “baba hanesi tanınmamış”, “soybağı henüz tespit edilmemiş”—durumu betimler, kişiyi etiketlemez. Medyada, okulda, iş yerinde, kamu kurumlarında bu tür nötr dilin kullanımı, eşit yurttaşlık hissini güçlendirir.
“Nesebi Belli Olmayan” Ne Değildir?
Bir ahlak yargısı değildir.
Bir insanın saygınlığını azaltan bir gerekçe olamaz.
Sosyal ve ekonomik hakları sınırlayacak bir damga olamaz.
Özetle: Bu ifade bir insanın kim olduğunu değil, sistemin o insanı layıkıyla kaydedip koruyup korumadığını anlatır.
Beklenmedik Alanlarla Kesişim: Genetik, Veri Gizliliği, Dijital Kimlik
Konu çoğu kişinin aklına yalnızca aile hukukunu getirir; oysa sınırlar çok daha geniş:
Genetik Testler ve Biyobankalar
Tüketiciye yönelik DNA testleri, geçmişte “bilinmeyen” kategorisinde kalan pek çok hikâyeyi aydınlatıyor. Göç, evlat edinme, sperm/yumurta bağışı gibi senaryolarda soy ilişkilerini bulmak artık teknik olarak mümkün. Fakat burada da yeni etik dilemmler var: Rıza, mahremiyet, aile içi dinamikler… Bilim belirsizliği azaltırken, duygusal ve sosyal etkiler büyüyebiliyor. Demek ki “bilgi” tek başına çözüm değil; bilgiyle birlikte hak temelli bir çerçeveye ihtiyacımız var.
Dijital İzler ve Veri Soyu
Bir de “dijital nesep” düşüncesi var: Verilerimizin kimden, nereden türediği… Yapay zekâ modellerinin “veri soy kütüğü” şeffaflaştıkça, dijital dünyada da “kaynağı bilinmeyen” içerik tartışmaları alevleniyor. Deepfake, anonim içerik, üretken yapay zekâ… Burada sorduğumuz soru şaşırtıcı biçimde benzer: Kaynak bilinmiyorsa değer düşer mi, haklar zedelenir mi, güven nasıl inşa edilir? İnsan soybağındaki etik ders, veri dünyasına da ışık tutuyor: Etiketlemeyin; şeffaf, doğrulanabilir, kapsayıcı ilkeler koyun.
Blockchain ve Kimlik Doğrulama
Merkeziyetsiz kimlik (DID) ve on-chain kanıtlar, resmî kayıtların eksik kaldığı coğrafyalarda yeni çözümler sunabilir. Ama teknolojinin tarafsız olmadığını biliyoruz; yanlış tasarlanmış bir sistem, damgayı kalıcılaştırabilir. İlke değişmiyor: Kişiyi koru, hakkı öncele, veriyi asgari düzeyde işle.
Geleceğin Çerçevesi: Çocuğun Üstün Yararı ve Dilin Dönüşümü
Yarının dünyasında üç şey belirleyici olacak:
1. Hak Temelli Yaklaşım: Her çocuk, köken koşullarından bağımsız, eşit haklara sahip. Sağlık, eğitim, sosyal destek ve kimlik hizmetlerine erişim koşulsuz olmalı.
2. Bilim + Etik İkilisi: DNA gibi araçlar, belirsizliği çözebilir; ama süreçler rızaya dayalı, veri gizliliğine saygılı ve psikososyal destekle çevrili olmalı.
3. Dilin Gücü: Etiketleyen değil, betimleyen bir dil… Kişiyi “durum”la özdeşleştirmeyen, bağlamı açıklayan, saygılı bir anlatım.
SSS Tarzı Mini Kılavuz
“Nesebi belli olmayan ne demek?” Ebeveynliğin (çoğu kez babanın) resmî veya hukuki olarak belirlenmediği/tespit edilmediği durumu anlatır.
Kimi hedef alır? Kimseyi hedef almamalı; durumun bürokratik/olgusal yanını tarif etmelidir.
Nasıl konuşmalı? “Soybağı henüz tespit edilmemiş” gibi nötr, saygılı, kişiyi damgalamayan ifadelerle.
Neden önemli? Dil, hizmetlere erişimi ve toplumsal kapsayıcılığı doğrudan etkiler; yanlış söz, gerçek engeller yaratır.
Arkadaş Masasında Düşünce Deneyi
Bir arkadaşınızı düşünün: Geçmişine dair bilmediğiniz bir ayrıntı ortaya çıksa ona bakışınız değişir mi? Eğer cevap “evet”se, değişmesi gereken onun geçmişi değil, sizin çerçevenizdir. Çünkü insan, köken hikâyesinden fazlasıdır; seçtiği değerler, kurduğu ilişkiler ve yarattığı iyilikle tanımlanmayı hak eder.
Son Söz: Etiketi Değil, Eşitliği Büyütelim
“Nesebi belli olmayan” sorusu, bizi bir dil muhasebesine çağırıyor. Geçmişin kalıplarıyla değil, bugünün hakları ve yarının teknolojileriyle düşünelim. Konu bir insanın “kim olduğuna” dair hüküm verme meselesi değil; bir toplumun “nasıl olacağına” dair karar verme meselesi. Gelin, etiketi küçültüp eşitliği büyütelim; kelimelerimizi insan onuruna yakışır şekilde yeniden kuralım.